12 Temmuz 2016 Salı

Münih - Salzburg


(26-29 Mayıs 2016)

İş arkadaşlarımla  -ki kendileri aynı zamanda yakın dostlarım oluyor (ve evet çok şanslıyım) - birkaç günlük yaz başı kaçamağı yapmak için Ankara'ya yakın yerleri düşünürken, kendimizi Münih seyahatinde bulduk. Lufthansa ile Münih'e Ankaradan doğrudan uçabilme lüksünün yer seçiminde fazlasıyla etkili olduğunu söylemeliyim. Arada Avusturya'nın pek bir güzel şehri, Mozart'ın doğduğu kent Salzburg'u da ekledik, pek şahane oldu.
 
Bir güzellik de Münih için olağanüstü bir yaz sıcağına rastlamamızdı, güneşimiz eksik olmadı.

Ve sırasıyla neler yaptık;

İlk gün Otelimiz'e yerleştikten sonra kendimizi Münih'in tarihi meydanına; Marienplatz'a attık.

Bir Katolik bayramı "Corpus Christi" ye denk geldiğimizden tüm dükkanlar kapalı olduğu gibi, gezinirken kendimizi Katolik yürüyüşünün tam ortasında bulduk. Öyleki duraklamak yasakmış, öğrendik :) Yürüyüşten kurtulup meydana yakın bir yerde birer bira içip, pizza yedik.

Altes Rathaus (Eski Belediye Binası)

Neues Rathaus (Yeni Belediye Binası)

Marienplatz'a yakın mesafede yer alan ve Avrupa'nın en büyük parklarından biri olan English Garden'a yol aldık.


English Garden
Bu devasa parkta yalınayak çimlere uzanıp keyif yaptık. Ardından Chinese Tower etrafında yer alan bir cafede kahve içtik.

Chinese Tower-English Garden
Akşam yemeğimizi gruptan iki arkadaşımızın yeni yaşını kutlamak üzere gitmeden rezervasyon yaptığımız ve tam bir Bavyera mutfağı olan  Ayingers Am Platzl 'da yedik ve pek memnun kaldık.
 
 
Ayingers
 
Ayingers'de Bavyera Mutfağı
 
Salzburg;
 
Benim için bu seyahatin en keyifli kısmı bu günübirlik Salzburg turu oldu. Salzburg'a Münih'den 1 saat 40 dakikalık harika bir tren yolculuğuyla geçtik.
 
Salzburg'a doğru
 
Tuz madenlerince zengin şehrin ismi tuz kalesi anlamına geliyor. 
  

Salzburg

Tren istasyonundan yürüyerek gezdiğimiz şehrin ilk durağı; Mirabell Bahçeleri'ydi. Bahçeye yürürken gövdesiyle çocuklara oyun parkı yaratan bu muhteşem ağaçtan çok etkilendik.
Mirabell Bahçeleri
  
Mirabell Sarayı
 
Cafe Sacher
 
Makarplatz'ı ve burada Mozart'ın yaşadığı evi ziyaret etmeden önce Viyana'da yediği tatlıları dilinden düşürmeyen pek sevgili arkadaşımın ısrarıyla Cafe Sacher'de durakladık ve elbette pişman olmadık.
 
Mozart'ın evi
 
Mozart'ın evi
Öğle yemeğimizi nehre kıyısı olan Cafe Bazar'da yedik.
 
Cafe Bazar'da öğle yemeği
  
Slzach Nehri
Nehrin üzerindeki kilitli köprüyü geçerek eski şehre adım attık. Ferforje tabelalarıyla ünlü turistik caddesi Getreidegasse'de biraz alışveriş yaptıktan sonra, Cafe Mozart'a uğrayıp melange içtik. 
 
Slzach Nehri
  
Getreidegasse
 
 
Cafe Mozart
 
Mozart'ın yaşadığı ev ve müzesi bu seyahat için oldukça yeterli olduğundan cadde üzerinde yer alan Mozart'ın doğduğu evi pas geçtik.
 
Mozart'ın doğduğu ev
Ardından Kapitelplatz'a ilerledik ve füniküler ile harika bir manzara sunan Hohensalzburg Kalesi'ne çıktık.

Sphaera/Kapitelplatz
Kapitelplatz'ın tam ortasında bu eski şehirle tezat oluşturacak modernlikte kocaman altın bir küre üzerinde duran bir erkek heykeli -Sphaera-yer alıyor.


Kaleden manzara
Kale'de soluklanıp manzaranın tadını çıkardıktan sonra 8:18 treni ile geldiğimiz Salzburg'dan 20:00 treni ile Münih'e dönmek üzere ayrıldık. Trenler oldukça konforlu, -gelirken olduğu gibi ekonomi biletimizle birinci sınıf kompartımanda boş yer bulup kurulamasak da-  sanırım hiçbirimizin unutamayacağı bir yolculukla arkadaşlığımızı daha da derinleştirerek döndük otelimize.
 
Ertesi gün Olimpiapark'da yer alan BMW Müzesi'ni ve Marienplatz'a çok yakın olan Residenz Museum'u ziyaret ettik. 
 
BMW Müzesi
 

Residenz München

Maximilianstraße civarında takılıp, Hard Rock Cafe'ye uğradık.

Münih'de Instagram kareleri peşinde..
 
Belki görülmesi gereken her müzeyi gezemedik ama instagram fotoğrafları izinde bir binayı görmek için servis dışı metrolarında kalıp, tuvalet için girdiğimiz restoranın sıcak mı sıcak İzmirli ailesine misafir olup çay içtik. Otellerde meyveye hasret kalan midelerimiz için  sokaklardan çilek aldık, patatesin her türünü muhteşem biralara katık ettik  ve bu sadece  dört günlük seyahatimizde yıllarca hatırlayacağımız bir sürü güzel anı biriktirdik.








 

 
 

24 Şubat 2016 Çarşamba

Cenevre/ İsviçre


13-16 Şubat 2016

Sevgililerimiz varken dahi kutlamadığımız sevgililer gününü son iki senedir dostlarla kutlayan bir grup arkadaş bu kez Cenevre'de, burada yaşayan çok sevgili bir arkadaşımızın yanındayız. Gerçi "bu özel günü" 15 Şubat sanan ben daha geziye başlamadan çuvallıyorum ya, neyse:)
 
Yerleşik bir arkadaşınızın yanına gitmenin konforu çok başkaymış, planlar, rezervasyonlar yapılmış, araba kiralanmış, havalimanında karşılamayla başlayan, kendinizi akışına bırakıp, düşünmediğiniz, harita bile edinmediğimiz harika bir gezi düşünün. Üstüne üstlük merkezde yer alan, otel konforunda kocaman evinde konaklıyorsunuz. Daha ne olsun. Evet dahası bol kahkaha, harika sohbetler ve güzel insanlarla yeni keşiflerin mutluluğu oldu.
 
Ve kısa kısa neler yaptık;
 
İlk gece güzel bir restoranda Les Tilleuls' de pizza yiyip şarap içtik.
 
Les Tilleuls

Les Tilleus
Yağmurda yürürken biraz şehri fotoğrafladık.
Cenevre

Cenevre

Cenevre
Club Chat Noir 'de kokteyllerimizi yudumlayıp harika bir caz konseri dinledik.
 
Club Chat Noir
 
2. gün;   Leman Gölünün güney yakasını izleyerek Cenevre'ye 95 km. uzaklıkta bulunan Saint-Maurice'de yer alan bir spa/thermal tesise gitmek üzere yola çıktık. Fransız sınırına girip çıktığımız, duraklayıp göl havasını soluduğumuz, kahve içmek için yer arayıp sonunda sınır polislerinin tam karşısında yer bulduğumuz uzun ve keyifli bir yolculuk yaptık.
 
 
Tomtomsuz olmaz :)

Leman Gölü


Leman Gölü
Fransa- İsviçre sınırında yer alan küçük bir köy Saint-Gingolph' ;

Saint-Gingolph

Kahve molası


Ve nihayet tesisimiz Les Bains de Lavey' e ulaştığımızda sevgililer günü sebebiyle oluşan kuyruk gözümüzü korkutsa da karnımızı doyurduktan sonra sıraya girme gücünü bulduk ve harika bir deneyime giriş yaptık.
 
Dağların arasında sıcak açık havuz keyfi. Su inanılmaz güzel, hava muhteşem temiz, manzara hayal ettiğimizden öte ve hissettiğimiz şey çoşkulu ve çocuksu bir mutluluktu kısaca. Daha önce Nisan ayında yağmurlu bir günde Kıbrıs'ta denize girerken de aynı şeyi hissetmiştim; yaşadığımın gerçekten farkına varıp, buna sebep olan herneyse ona minnet duymak. Sanırım suyla ilişkili bir durum benim için. Fotoğraf çekmek yasak olduğundan bu deneyimi fotoğraflayamadık, ancak http://ornormes.fr/blog/les-bains-lavey-en-suisse/ kaynağından aldığım harika fotoğrafı eklemeden duramayacağım;
 
 
Les Bains de Lavey
 
 
Türk Hamamı, sauna, havuz derken saatler geçirdik burada ve dönüşte yemek saatini kaçırdığımızdan (neyse ki Italyanlar var) açık bulduğumuz bir Italyan restoranında  Da Gabriele 'de yedik geç akşam yemeğimizi.
 
İsviçre'ye gidecek olanlar Avrupa'nın en pahalı ülkesine giriş yaptığının bilincindedir sanırım. Ama ne kadar pahalı sorusuna bir tabak domatesli spagettiye 22 İsviçre Frangı verdiğimizi yanıt olması açısından belirtmek istiyorum.
 
Ristorante Da Gabriele
 
3. gün Cenevre'ye 60 km. uzaklıktaki Lozan'a gittik, Bu kez Leman gölünün kuzeyinden yol almış olduk. Gölden oldukça yüksekte yer alan bu tarihi şehri pek sevdim.
 
Cenevre'den Lozan'a doğru yola çıkarken, BM ofisinin önündeki meydanda yer alan Kırık Sandalye heykelini fotoğrafladık. Bir ayağı kırık sandalye şeklindeki bu devasa ve etkileyici heykel mayınlarla mücadeleyi simgeliyor. 
 

Kırık Sandalye Heykeli /Cenevre
 
Ve Lozan;
Lozan- Notre-Dame Katedrali
Notre Dame Katedralinin yer aldığı şehrin tarihi kısmı, göle yukarıdan bakıyor.



Lozan
Lozan'da ulaştığımız saatten kaynaklı açık bir restoran bulmakta zorlandık ve kendimizi açık bulduğumuz ilk yere ZooBurger'e attık. Bana dünyanın en iyi hamburgerini yemişim gibi geldi, sanırım bu durumda çok uzun süredir hamburger yememiş olmamın, çok acıkmamın ve üşüyüp sıcak bir yer bulmanın payı olabilir.
 
ZooBurger
 
Lozan
Şehri merdiven ve yokuşlarla in çık gezdik.
Lozan

Lozan

Lozan
 
4. gün; Havalimanı Cenevre merkeze otobüsle yalnızca 10 dk. uzaklıkta olduğundan öğlen kalkan uçağımızdan önce Rhône Nehri'nin kenarına indik, nehri fotoğraflayıp kahve içtik. Açık bir kahveci bulmanın oldukça zor olduğu şehirde kafeden çok kuaför olması gerçekten çok ilginç. Kahvelerin kuaförde beklerken içildiğine karar verdik, ve şehre veda ettik :)




Rhône Nehri / Cenevre

Rhône Nehri / Cenevre
 
Rhône Nehri / Cenevre